28 Temmuz 2014 Pazartesi

Bizim küçük dünya turumuz başlıyor...



Bugün bayram erken kalkın çocuklar... (şarkı için cümlenin üzerine tıklayın)

Bir bayram sabahı Öz uyuyor (namazdan sonra yattı ve henüz kalkmadı )... Ailem ise sanırım babaannemde koskocaman bir masaya sığamayıp ikinci bir masa açılmasına neden olacak kadar kalabalık bir halde amcalar, yengeler, kuzenler, mümkünse halalar ve enişteler hep birlikte... Sofrada börek, turşu kavurması, zeytinyağlı sarma, babaannemin Karadeniz usulü kurabiyesi lokum, belki pide ve bilumum kahvaltı çeşitleri...
Şükürlerle ve bereketle dolu bir sofra ve o sofranın etrafında yine bin bir şükürlere vesile asıl zenginliklerimiz.
Bu bayramda biz iki kişilik bir çekirdek aile olarak birazdan güzel bir kahvaltı yapacağız Bodrum'da, halimize şükür ederek, içimizde özlem ve olmayanın olmadığı, savaşların durduğu bir başka dünya hayal ederek.
Ve bugün uzaklara yelken açacağız. Başlangıç noktamız öyle çok uzak değil aslında... Kos adasından başlıyor turumuz ve sonra devam edecek... 
Kemer marinadaki müdürle sohbetimizde aramızda şöyle bir konuşma geçmişti; Dünyayı yelkenle solo dolaşan Türklerden birine ama maalesef ismini hatırlamıyorum- itiraf ediyorum; o sırada ben Akdeniz'de yaşayan balıklar kitabını incelemekteydim, aslında hatırlamamak büyük bir ayıp çünkü hala yelkenle dünya turu yapan Türk sayısı iki elin parmaklarını biraz geçmekte... (ek bilgi için tık tık )- şöyle bir soru yöneltilmiş; "Bir daha imkanın olsa dünyayı dolaşır mısın?" cevap ise şöyle olmuş "Kendi dünyamı dolaşırım"


Ve biz de kendi küçük dünya turumuzu yelkenlimizle yapmaya karar verdik. Hedefimiz bir sorun çıkmazsa Yunanistan Corinth Kanalından geçip Adriyatik denizine kıyısı olan ülkeleri dolaşmak... Biz hayalimizi ettik duamızı da yolladık, vira bismillah diyerek ve tabi teknemizin elektrik aksanında ufak bir problem var onu da Öz hallederse bugün öğleden sonra yola çıkacağız...
Bu bizim ilk Türk suları dışındaki deneyimimiz olacak ve belki de benim hayal ettiğim ve Öz'ün yanaşmadığı dünya turumuzun da başlangıcı, kim bilir :)
Elimden geldiğince internet  elverdiği müddetçe ve tabi benim vaktim oldukça ( bu arada yaz okuma şenliğine devam edip, gezip yeni insanlar tanıyıp sohbetler edip, yeni tatlar keşfedecek ve kendi kendime de her gittiğim ülkenin dilinden çat pat konuşmak için beynimi zorlayacağım için neye ne kadar zaman bulacağım hakkında pek fikrim yok :(  )  blogumda en azından resimler paylaşmaya çalışacağım yanında hikayeler de anlatabilip bizden haberler de verirsem ne ala... 
En azından son son sizlere yola çıkmadan şöyle güzel bir kaç fotoğrafla Bodrum esintisi yollayayım...

26 Temmuz Cumartesi- Gümüşlük



Gümüşlük bence Bodrum yarımadasının en güzel koylarından biri...
Akşam üzeri vardık Gümüşlük'e... Bizim için özel bir yerdir gümüşlük ama aslında kim için özel değildir ki?
Gümüşlük sadece bizler için değil tarihin arka sayfalarındaki İsa'dan önce yaşamış halklar için de özelmiş;

 Yunanlılardan da önce bu toprakların sahipleriymiş Lelegler. Ve eski adı Myndos olan Gümüşlük Lelegler tarafından Bodrum yarımadasında kurulan 8 kentten biriymiş. İ.Ö. 4. yüzyılın ortalarında Karya satrabı Mausolos (Persler hükmettikleri toprakları satraplıklara (valiliklere) bölerek yönetirlermiş) sekiz kentten altısını boşaltırken Myndoslulara dokunmamış. Bir ara bağımsızlığını da kazanıp kendi sikkelerini bile bastırmış Myndos ama sonra başka devletlerin egemenlikleri altına girmiş. Hatta bir rivayete göre İ.Ö. 44 yılında Sezar'ın katilleri Brutus ve Cassius Myndos'a sığınmışlar...

Böyle anlatınca tabi çok fazla şey görmek hayaliyle yanıp tutuşuyor insan ama maalesef günümüze kalan kısımları biraz detaylı incelediğiniz zaman, su altında ki kalıntıları ve mozaik parçalarını vs. görebiliyorsunuz...


(fotoğraf internetten alınmıştır)

Biz ilerleyen zaman yüzünden hemen Öz'ün iftarı için güzel bir restoran seçtik kendimize (ben bir süredir kurtulamadığım soğuk algınlığımın günlük yaşantımı olumsuz etkilemesi nedeniyle antibiyotik kullanıyorum) Gümüş restoranda güzel ama birazcık fiyatlı bir yemek yedik.( Bu arada garsonun biz söylemeden Öz oruç tutuyor diye ona çorba ikram etmesini unutmam hakkını verelim çok güzel bir hareketti :) ) Karidesin sunumu güzel ama tadı sunumu kadar başarılı değil ama kalamar ve mezeler çok lezzetli.
  
Daha ucuz yollu bir şeyler yemek isterseniz ilerde liman başkanlığı gibi bir yer var oranın hemen arkasında çay bahçesi var bira ve patates kızartması 10 lira, tost vs. mevcut görebildiğim kadarıyla ama tek kötülüğü self service ve bayram arifesinde e düşünün kalabalığı :)) 


Gümüşlük'ün bir de çok şirin mi şirin bir çarşısı var...


 Çarşıda bodrum sandaleti yapan bir usta...Fotoğraf daha net olaymış :(






Evet, gece gece ışıklandırması hoş gümüşlük sokaklarından bu kadar... Bu arada unutmadan Gümüşlük sokaklarında dolaşırken kendi kilini kendi yapan yoğuran bir sanatçı çıkıyor karşınıza  apansızın; Bora Sencer. Kendi deyimiyle Seramik, Amphora, Mozaik, Takı çalışmalarını "Dünya Kültürüne'' sunma ve bu unutulmaya yüz tutmuş Dünya'nın en eski mesleklerinden birini yaşatma çabası içerisinde...
Çocuklara o kadar güzel anlatıyordu ki çömlek yapımını, her tarafta çocuk olmasından dolayı yaşımdan utandım deneyemedim :)) Ama siz deneyin bence :)


Bu arada tabi ben yazımı yazana kadar zaman ilerledi.Teknemizin  elektrik problemi bizi aştı usta gelecek e bugün bayram malum, bizim yola çıkış yarına kaldı... 

En yakın zamanda tekrar görüşmek üzere sevgiler ve iyi bayramlar, Öz'den de selamlar... Beni kendinizden habersiz bırakmayın arada varlığınızı belli edin olur mu?






Başka bir dünya mümkün...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder